top of page
  • Yazarın fotoğrafıBulanık

Asılan Yedisinin Öyküsü

Güncelleme tarihi: 24 Haz 2020

Leonid Andreyev - Muhammet Oğuzhan YALÇIN



Yazılarımla ahlakı ve verili insan ilişkileri, aşkı ve dini yıkacağım

ve hayatımı büyük bir yıkım içinde sona erdireceğim

Leonid Andreyev


Kitapla ilgili bir şeyler yazmaya başlamadan önce yazarla ilgili birkaç not vermenin yerinde olacağını düşünüyorum. Leonid Nikolayeviç Andreyev; Rusya’da doğmuş, tanıdığım yazarların çoğu gibi intiharı düşünmüş hatta birkaç kez denemiş (trenin altına atlamak, evlilik teklifi reddedilince kalbine kurşun sıkmak gibi), hukuk fakültesini bitirmiş ama o taraklarda bezi olmamış, Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara ve savaşa karşı çıkmış, yaşadığı dönemde 1905 ve 1917 Devrimlerini görmüş, 1917 Şubat Devrimini desteklemiş ama Ekim devrimini desteklememiş, devrimden sonra Rusya’dan ayrılarak Finlandiya’ya yerleşmiş ve kısa bir süre sonra da burada yaşamını noktalamış bir insan evladıdır.


Yazarken değişen, daha doğru bir söylemle karakteri yarattıktan sonra onun gibi yaşayıp öyle yazmaya başlayan Andreyev’in (bir dönem Yahudi olduğu, başka bir dönemde de derebeyi olduğu gerçeği) en büyük destekçisi Maksim Gorki’ydi. Gorki’yle tanışmadan önce yazmayı sürdüren ama yazarlıktan para kazanamadığı için yağlıboya portreler satarak geçimini sağlayan Andreyev, Gorki ile anlayış olarak tamamen zıt olmalarına rağmen ölüm töreninde anılarını Gorki’ye okutacak kadar da yakın bir arkadaşlık kurdu. Yazı stili olarak Tolstoy’a benzetiliyordu. Asılan Yedisinin Öyküsü kitabını Tolstoy’a ithaf etmesi ve onu en çok etkileyen eserin Tolstoy’un Neye İnanıyorum? eseri olması da bu benzerliğin bile isteye olduğunun göstergesi olabilir. Yazar olarak doğaüstü konuları yazmayı seviyor, deneysel tiyatro türünde eserler veriyordu. Yaşamı kısa sürdüğü için çok fazla yazamadı.


Başlıca bilinen eserleri; Asılan Yedisinin Öyküsü (Yedi Asılmışların Öyküsü), Şeytan’ın Günlüğü, Kızıl Kahkaha ve Yahuda İskariot ve Kurban’dır.


Yaşayan bir canlının bilmemesi gereken bir şeyin gölgesi

orada köşede duruyordu ve bu, onun dünyasını karartmaya yetiyordu


Andreyev tarafından Tolstoy’a ithaf edilen bu kitap Çarlık Rusya’sında özellikle devrim dönemlerinde sıklıkla görülen idam kararları içinde yaşamaya alışmış olan insanların o günlerdeki durumunu gözler önüne sermek için yazılmıştır diyebiliriz. Kitap on iki bölümden oluşmaktadır. Başta insanların neden idama mahkûm edildiklerine ilişkin verilen kısımlar açıklandıktan sonra diğer bölümlerde ölüme giden insanların içinde bulundukları değişik ruh hallerini yansıtılmaya çalışılmıştır.


İnsanların asılması işinde bu kadar beşerî ihtimamın ve gayretin gösteriliyor olduğunu, dünyanın en çılgın eyleminin bu kadar basit ve makul bir şekilde yapıldığını düşünmek korkunç bir şeydi


Yansıtmaya çalışmış çalışmasına ama bence bu konuda pek başarılı olamamış. Her ne kadar karakterler, olaylar bu duruma uygun verilse, içerisinde bulunulan ortam tam olarak kurgulanmış olsa da çok derinlikli ve detaylı bir dünya yaratılamamış. Oysa kitabı okumaya başladığınızda sizi içine çeken dünya çok hoş bir şey vadediyor, sizi farklı bir serüvene ortak edeceğini söylüyor fakat karakterlerin ruh haline girişler kitabın ortalarından itibaren yüzeysel kalıyor. İdamı bekleyen insanların birbirinden farklı bakış açıları bölüm bölüm verilmiş fakat bunlar yer yer derinlikten yoksun olarak geçilmiştir.


Ve kendimi öyle özgür hissediyorum ki, sanki hapiste değilim

ve tüm yaşamımı geçirdiğim hapishaneden şimdi buraya gelmişim.

Ne demek bu?


Döneminin temasını yansıtmak adına güzel göndermeler içerse de beni tatmin eden bir kitap olmadı. Bu tarz kitapları okumayı seven ve önüme gelen kitabı okuyan birisi olduğum için de bu kadar yüzeysel bulmuş olabilirim ama Victor Hugo’nun Bir İdam Mahkumunun Son Günü’nü okuyan herkesin bu görüşlerime katılacağına eminim. Son olarak bu kitabın diğer dillere yapılan çevirilerine de göz gezdirdikten sonra Türkçe çevirisinin çok çok kötü olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. İngilizcesini okumak isteyen arkadaşlar için linki buraya bırakıyorum.



Leonid Adreyev’in Şeytan’ın Günlüğü, Kızıl Kahkaha gibi kitaplarını okuduktan sonra bu kitabını okursanız umduğunuzu bulamayabilirsiniz. Tabi ki tüm bunlar benim görüşüm. Bu yazı, yazdıklarıma inanıp okuyup okumama kararı almanız için değil en azından kitap hakkında bir görüşünüz olsun diye yazıldı, fazlası değil.


Okumaya devam, devam okumaya.

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page