top of page
  • Yazarın fotoğrafıBulanık

Yazarlardan Kurmacayla İlgili Düşünceler

Güncelleme tarihi: 2 Şub 2020

Muhsin Çelik


Her şey arayışla başlıyor. Amaç elbette ki bulmak. Bu serencam içinde yaşadıklarımız, bazen farkında olmadan bizi bir yerlere götürüyor, yazma serüveni de bulma çabasının en önemli araçlarından biri haline dönüşüyor. İnsan yazarken ister istemez kendi iç yolculuğuna sürükleniyor. “Yazmanın İncelikleri” de bu yolculuğun bir parçası.

2018 yılında Beykoz Üniversitesinde düzenlenen Sedat Demir Ve Gülşah Elikbank’ın organize ettiği sertifika programı da iç yolculuğumuzda uğradığımız yerlerden biriydi. Oraya davet edilen yazarlarla yapılan söyleşilerden derlediğimiz notları sizlerle paylaşmanın, yazma yolculuğuna gönül vermiş insanların yollarına ışık tutmada yardımcı olacağı düşüncesiyle bir kısmını burada paylaşmak istedik.

Mario Levi

Yedi Tepe Üniversitesi’nde uzun yıllar yazma dersleri vermiş, birçok kere yazı atölyeleri düzenlemiş ve yüzlerce öğrenciye ders vermiş.


Edebiyat Yetenek Değil Emek İşidir...

“Ben yazmada yeteneğim yok, düşüncesine inanmıyorum. Edebiyat metni her şeyden önce çalışılır yoğun bir işçilik gerektirir. Yeteneğe inanmıyorum, demem ilginizi çekmiş olabilir. Yazıda önemli olan tutkulu olmaktır. İşte asıl yetenek bir insanın tutku sahibi olmasıdır. Tutku herkeste olmaz. Tutku nedir diye soracak olursanız. Yazmaya devam etme, vazgeçmeme arzusu diyebilirim. Tutkuyla yazarsanız yazma ihtiyacınız, isteğiniz bitmez. Umberto Eco’nun bana gösterdiği yol önemliydi. Eco ‘Bir romanın yazılabilmesi için önce bir fikre ihtiyaç vardır,’ der ve ekler: ‘Romanın yazılmasında fikrin payı yüzde onsa; terin, emeğin payı yüzde doksandır.’

Yazmaya Nereden Başlamalı?

“Bir roman yazarken nereden başlayacağız? En çok sorulan sorulardan biridir. En iyi bildiğiniz yerden başlayacaksınız. Sizin fikrinizin, inandığınız şeyin başkaları için bir önemi olmayabilir ama bu o kadar da önemli bir şey değildir. Siz yine de inandığınızı yazın. Başkalarının değer verdiği, acaba ne yazsam tutar diye düşündüğünüz bir şeyi yazarsanız belki yazar olabilirsiniz ancak edebiyatçı olamazsınız. Neden bazı yazarlar hala okunuyor hiç düşündünüz mü? Çünkü samimilerdi ve yazdıkları kendi meseleleriydi.”

Yazarlık Yarı Şizofrenik Bir Haldir


“Sene 2009 yılıydı. ‘Karanlık Çökerken Neredeydiniz?’ romanı yeni bitmişti. Epeyce uğraştığım bir romandı. Yazma aşaması yaklaşık üç yıl sürdü. Bir dost meclisinde muhabbet ederken konu bir yerlere geldi, ben ‘Şimdi Necmi olsa şöyle yapardı,’ dedim. Necmi, romanının kahramanı. İnsanlar, bu Necmi de kim dercesine, garip garip baktılar.”

Nasıl Yazıyorum?

“Önce romanı kafamdan ne geçiyorsa bir deftere çalakalem yazıyorum. İkinci kez yazışımda düzeltmeleri yapıyorum. İkinci yazışımı da deftere yapıyorum. Üçüncü aşamada ancak bilgisayara geçiriyorum. Varsa fazlalıklar onları çıkarıyorum. Zaten roman bir tür eksiltme sanatıdır. Üçüncü aşamadan sonra tekrar okuyorum. Bir ay bekletiyorum ve çıktı alıp tekrar okuyorum, gerekli düzeltmeleri yapıp editöre gönderiyorum.”

Yazarlık Serüvenimi Üçe Ayırıyorum


“Birincisi oto terapi yani bir tür rehabilite dönemi. İkincisi kendini var etme hikayesi. Üçüncüsü de artık yapabildiklerimi yaptım şimdi yeni neler bulabilirim yani bir tür kendini aşma ve meydan okuma aşaması.”


Çalışma Tavsiyesi


“İki tane defteriniz olsun. Birine, rastladığınız insanları not edin. Mesela vapurda biri dikkatinizi mi çekti, hemen defterinize yazın. Ona bir isim verin, bir meslek uydurun. Eve gidince neler yapacağını yazın. Evli mi bekar mı, onları hayal edin. Diğer deftere de etrafta uçuşan sözleri yazın. Bazen etrafta çok güzel sözler dolaşır. Diyelim bir film izliyorsunuz ve çok hoşunuza giden bir replik duydunuz, hemen not edin ve size neler çağrıştırdığına dair bir şeyler yazın.”

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page