Çağatay BAL
“Değerli zamanınızı almak istemem. Birkaç güne kalmadan zamanınızı size hemen geri vereceğim. Eğer bu dünyada görüşemezsek, diğerinde görüşeceğiz yani geç kalmayın! Tanrı biliyor ya çünkü ben büyülü çocuğum.”
Bu sefer yazımıza Jimi Hendrix’in “Voodoo Child” şaheserinin lirikleriyle başlayalım. Kendisinden yeterince uzun bahsettiğimin farkındayım, üçüncü bölüm ve ben hâlâ Jimi Hendrix’ten konuşmayı bırakamadım fakat merak etmeyin kendisi gibi ben de değerli vaktinizi daha fazla almayacağım! Bu son.
Voodoo Child parçasını kendisinden sonra sayısız sanatçı çalıp söylemiş ve yorumlamıştır. Eric Clapton, Stevie Ray Vaughan, Buddy Guy, John Mayer ve daha benim bile dinlemediğim nice gitaristler ve sanatçılar... Ancak dinlediklerim arasında en çok beğendiğim Stevie Ray Vaughan’ın performansıdır. Belki orijinalinden çok uzaklaşmadığı için olabilir. Çünkü bir parçadan şaheser diye bahsedebiliyorsanız olabilecek en mükemmel hale getirilmiştir zaten. Mükemmel bir şeyi daha da mükemmelleştirebilecek tek kişi kendisiydi belki de, yani Jimi Hendrix ölmemiş olsaydı eminim Voodoo Child çok daha mükemmel bir şekilde karşımıza tekrar çıkardı.
Evet, nihayet ölümden bahsetmişken konuşalım; dünyanın en iyi gitaristi Jimi Hendrix 27 yaşında uykusunda boğularak ölmüş yani kayıtlara geçen, uykudayken kusarak kendi kendine boğulmasına sebep olan bir olaymış. Tabii ki tarih buna inanan, inanmayan, inanmak istemeyen, kabullenemeyen sayısız insanla dolup taşmış. Tahmin edersiniz ki komplo teorileri almış başını gitmiş ki çok da uçuk olmayan ve insana mantıklı gelenler de yok değil. Örneğin o dönemde Jimi Hendrix gibi savaş karşıtı birinin Martin Luther King gibi kitleleri etkiyebilen ve yönlendirebilen bir potansiyeli olduğunu ve Amerika’nın Vietnam savaşını her fırsatta eleştirdiği gerçeği gözden kaçırılmamış ve öldürülmüş olabileceği gibi...
Dün cennetten bir melek indi ve beni kurtarmaya yetecek kadar uzun kaldı. Bana ay ile derin mavi denizin tatlı aşklarıyla ilgili bir hikâye anlattı. Sonra kanatlarını üzerimde çırparak yarın geleceğini söyledi. Uç benim tatlı meleğim. Yarın senin yanında olacağım. (Angel)
Öyle ya da böyle Jimi Hendrix meşhur 27 kulübüne katılarak bu dünyadan ayrılmıştır. Bazen olayları çok büyütmemek gerekli diye düşünüyorum yani sonuçta hepimiz gibi bir insandı ve elbette ölecekti. Şöyle ya da böyle işte bir gün herkes kaybolup gidiyor ve evrene aslında ne kadar değersiz olduğumuzu kanıtlıyoruz. Hepimiz sıradanız ve hiçbir ayrıcalığımız yok. Tek ayrıcalıklı olan şey geride bıraktığımız fikirler. Fikirlerimiz herhangi bir formda olabilir: Müzik, resim, kitap, inanç hatta bir ülkenin yönetim şekli... Biz birer hiçiz ancak fikirlerimiz öyle değil ve bu dünyaya bırakabileceğimiz tek şey hangi formda olduğu fark etmeyen fikirlerimiz... Müzikle dinlemekten daha öte ilgilenmeye başladığınızda çok güzel bir şeyi fark ediyorsunuz. Dinlediğiniz her şarkıda, sanatçıda etkilendiği diğer sanatçıların parçalarını taşıyor olması oldukça enteresan geliyor. Ben gitarımda Mozart’ın Türk Marşı’nı çalmaya çalışırken bir anda Üsküdar’a Giderken’i çalmaya başladığımı fark ettiğimde yaşadığım şaşkınlığı hiç unutamıyorum. Zaten gitarda bir şeyleri çalmayı öğrenirken kendinizi ufak çaplı bir arayış içine sokuyorsunuz ve en ufak bir varyasyon denemesi yani burada bu notaya değil de şuna basarsam eğer nasıl olur acabanın sonucu sizi Türk Marşı’ndan Üsküdar’a Giderken’e götürebilir.
Soul müziğinin vaftiz babası olarak tanımlanan James Brown’ın söylediği bir sözden bahsetmeliyim sanırım: “Farkında olun ya da olmayın dinlediğiniz her kayıtta benden bir parça bulamama ihtimaliniz yok.” Jimi Hendrix’in etkilendiği Robert Johnson, Muddy Waters, Howlin’ Wolf, Chuck Berry, Otis Rush, John Lee Hooker, T-Bone Walker, Son House, B.B. King ve daha ismini bilmediğim ya da hatırlayamadığım nice değerli insana minnettar olmamak elde değil. Çünkü farkında bile olmadan etkiledikleri bu adam, dünyanın en iyi gitaristi olabilmiş, çok büyük farklar yaratıp kim bilir kimlerin hayatına dokunmuştur. Müzik işte bu yüzden büyülüdür benim için, aynı kelebek etkisi gibi… Yani birinin bastığı bir nota ya da söylediği bir şarkı size Jimi Hendrix olarak dönebilir. Müzik de hayat gibi oldukça şaşırtıcı ve sürprizlerle doludur.
Şu an hatırladığım ve paylaşmak istediğim B.B. King ve Jimi Hendrix anekdotunu anlatmadan bitirmeyeceğim. Jimi Hendrix solaktır. Öyle bir müzik dehasıdır ki gitarın telleri hangi dizilimde olursa olsun çalabilmektedir, çünkü o dönemde solak gitarlar yoktur ve Jimi sağlak bir gitarı sol eliyle çalmak için ters tutarak çalmaktadır. B.B. King ile tanıştıklarında Jimi’den çok etkilenir ve ona bir fikir verir; “Neden gitarı soluna aldıktan sonra telleri yukarıdan aşağı dizmiyorsun, bu sayede sağlak bir gitarı kendine uygun hale getirebilirsin!” Çok basit bir çözüm değil mi? Fakat insanların sonradan farkına vardıkları şeyse bu şekilde telleri tersten sıralanmış sağlak bir gitarın Jimi Hendrix’in taklit edilemeyen “gitar tonunda” oldukça etkili olmuş olmasıydı. İnanmayan okurlarımız isterlerse malum sitede video araması yapıp Jimi Hendrix gibi çalmak isteyen bir sürü sağlak olup “solak gitarı ters çevirip tellerini yukardan aşağı dizerek çalan” gitaristleri izleyebilir.
Hayat gerçekten sürprizlerle dolu ve bırakın bu insanları, bizler gibi sıradan insanların bile hayatında rastgele gerçekleşen mucizelerin sayısı oldukça çoktur. Belki de Jimi Hendrix küçük bir çocukken hayranlıkla baktığı gitarlara dokunmak için o dükkândan içeri girmeseydi ben hayatımdaki bu çok büyük mucizeden mahrum kalacaktım. Anılarında Jimi o anı şu şekilde anlatır: “İçeri girip gitarın tellerine teker teker dokundum ve o an bunun benim için ne demek olduğunu anladım, ayrıca o gün duyduğum seslerden sonra hayatım boyunca gitarımı akort etmek için kulaklarımdan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadım.” Görünüşe bakılırsa o gün dünyaya ne amaçla geldiğinin yanıtını bulmuş Jimi Hendrix ve kulaklarını akort etmiş. Hazır olduktan sonra da 27 yıllık hayatı boyunca bu dünyayı güzelleştirmiş.
Umarım herkes hayatının gitarına ulaşıp tellerine dokunur ve mucizeler denizinde güzel dalgalar formunda fikirlerini yayar. Etkilenebilmek ve kendinden bir şeyler katıp etkilemek hayatın akışının tanımı olabilir bence. Müzik hayattır ve er geç bunun farkına varıp hayatınızı yaşamanız dileğiyle!
Comments