Derleyen: Muhsin Çelik
2018 yılında Beykoz Üniversitesinde düzenlenen Sedat Demir ve Gülşah Elikbank’ın organize ettiği sertifika programı iç yolculuğumuzda uğradığımız yerlerden biriydi. Oraya davet edilen yazarlarla yapılan söyleşilerden derlediğimiz notları sizlerle paylaşmanın, yazma yolculuğuna gönül vermiş insanların yollarına ışık tutmada yardımcı olacağı düşüncesiyle bir kısmını burada paylaşmak istedik.
Sedat Demir
Uzun yıllar editörlük yapmış, kurmaca ve kuramsal metinlerin çevirisiyle uğraşmış ve Dedalus Yayınevini kurmuş.
İnsan Neden Yazar?
“İnsanda hep bir şeyleri anlatma arzusu vardır. Bu Adem’den beri böyledir. Bunun birçok nedeni olabilir. Bu nedenlerden biri de insanın yazarken kendini rehabilite etmesidir. Sanırım yazan birçok kişinin ortak görüşü böyledir. İnsan aslında kendisi için yazar ve kendine yazar. İnsan sıkıldığı için yazar, hayatı anlamlandırmak için yazar, anlam arayışı için yazar.”
Yazarlar Mutsuz Çocuklardır
“İnsan küçüklüğünden beri yaşadıklarını bir şekilde biriktirir ve kurgular. Bunu yaparken farkında değildir. Ne zamanki yazmaya başlar işte o vakit geçmişte biriken hikayeler ve kurgular kağıda dökülür.
Mutsuz çocukluk geçirenlerin iyi romancılar olmasıysa üzerinde durulması gereken ayrı bir konu. İnsan, acılarını, mahrumiyetlerini işler ve estetize ederek sanat eserine dönüştürür. İşin bu anlamda hayret uyandıran yanıysa, sanat eserine dönüşen bu acılardan birilerinin haz duymasıdır. Okur tam da bunu yapar, birilerinin mahiyet değiştiren acılarından haz duyar.”
Bir Meselesi Olmalı İnsanın
“Yazan insanın bir meselesinin olması gerektiği sıkça tekrarlanan konulardan biridir. Mesele bazen yara diye adlandırılır, bazen sorunsal bazen de çelişki. Bu anlamda insan mı yazıyı seçer yoksa yazı mı insanı o da ayrı bir konudur.”
Kusursuz Yazar Yoktur
Büyük romancılara baktığımızda, onların romanlarında da bazı teknik aksaklıklar olduğunu görebiliyoruz. Mesela Dostoyevski’de bu tür aksaklıklara rastlıyoruz, Orhan Pamuk’ta rastlıyoruz. Yaşar Kemal iyi bir anlatıcı olmasına rağmen hikaye ve romanlarında bazı aksaklıklar vardır. Bu durumu Yaşar Kemal kendisi de bir konuşmasında ‘Keşke yabancı eserleri daha fazla okusaydım,’ diyerek dile getirmektedir. ‘Kuşlar da Gitti’ içinde bazı aksaklıklar olan bir romandır.
Öykülerin Gücü
“Öykülerin insanlar üzerindeki etkileri kaçınılmazdır. Bu, tarihten beri böyledir. Hatta Abdülhamit döneminde bir olaydan bahsedilir. Kıraathanelerde hikaye anlatan insanların, hikayelerin sonunu kötü bitirince intihar edenlerin olduğu anlatılır. Bunun üzerine baskı yapılır ve mutlu sonla bitirilmesi sağlanır.”
Bir Mekanı Yazmak İçin
“Bazı yazarların yazmak için yazdıkları mekanlara gidip bir süre orada kalması yazıya ne ölçüde katkı sağlar? Bu oldukça tartışmaya açık bir konudur ama gerekli bir şey olmadığını söylemek gerek. Mesela Kars’ta geçen bir roman yazmak için Kars’a gitmeye gerek yok. Şehir hakkında doğru bilgiler toplarsanız orada yaşayan birinden çok daha iyi yazabilirsiniz.”
Uzun Cümleler
“Yazarken yalın bir dil kullanmaya, uzun cümlelerden kaçınmaya dikkat etmek gerekir. Bu genel bir kuraldır. Ne var ki her genel kuralı yıkan mutlaka bazı büyük yazarlar bulunur. Cemil Meriç onlardan biridir. Art arda öyle uzun ve kusursuz cümleler kurar ve birkaç kısa cümleyle öyle bir bağlar ki şaşırır kalırsınız.”
Kommentare